“Genetik Dönüşüm ve Uzam”
İçselleştirmeye çalıştığımız dış dünyada artık hiç bir şey eskisi gibi olamıyor. Ne göründüğü gibi ne de yaşandığı gibi kalabiliyor….
İnsanlığın ve doğanın gelecekte nasıl deformasyonlara uğrayacağına dair göndermelerle olgunlaşan “Genetik Dönüşüm ve Uzam” serisi, üslup yönünden katmanlar arası ‘git-gel’ler yaratarak bu bozulmaya işaret etmektedir.
“Genetik Dönüşüm ve Uzam” ; Bozulmanın en küçük molekülü olan genetik zincirden başladığı ve devamında Lego etkisi yaratarak bağların yavaş yavaş kopmaya doğru, hatta patlamalarla artık durdurulamaz bir sürece dönüştüğünün resimleridir.
Peki, doğanın diyalektiği buna paralellik gösteriyor mu? Bilimsel açıdan düşününce cevabını bulabiliriz. Evrende hem makro hem mikro olarak düzen, sistemsel bir şekilde sürekli hareket halinde olup bu sayede madde de yörüngesini belirlemektedir. Bir başka deyişle; madde hareketten ibaret olup kapladığı alanla ve devinimiyle anlam kazanmaktadır. Bu doğrultuda aslında maddenin olmadığı ve en somut görünen bir maddeyi parçalarına ayırdığımızda moleküllere, atomlara, elektronlara ulaşabilmekteyiz. Sonra başka bir parçacık. Her parçacıktan sonra başka bir parçacık… Kapladığı alana göre dev boşluklar içinde hareket eden mini mini parçacıklar. Bugün bildiğimiz en küçük parçacığa ulaştığımızı düşünebiliriz ancak bu yine de pek mümkün olamıyor. Kısacası, zerreden küreye kadar her şey hareket halinde… Soğuma, ısınma, patlama vb. tüm dinamikler evrenin hareketiyle şekillendiğini görüyoruz. Bu sistem doğal olarak insanın bilinç düzeyinin de temel yapı özelliğini ve dolayısıyla toplumsal düzenleri şekillendiriyor.
Resim yüzeyinde karşımıza çıkan, daire, çember, küçük dikdörtgenler, yamuk formlar yaşamın en soyut halleri olarak minimalize edilmiştir. Kusursuz evrene rağmen yaşadığımız dünyada birey ve toplum yapıları üzerinde genetiğine kadar değiştirilmek istendiği düşüncesiyle resimlerde formlar ve renkler belirlenmiştir. Özneler ve nesneler algı boyutlarındaki yanılsama eşliğinde şekillenmektedir. Ancak renk, tuvalde sadece ışık-gölge karşıtlığı olarak değil, psikolojik ve bilinç açısından da sembolleştirilmiştir.
Sınırsız kendinin farkına varma ya da varamama, otantik ya da evrensel benlik, doğal yada vahşi kendini önemseme, aşırı uyarılmış duygusallık, bireysel yada toplu deneyimler, tüm bunlar teknolojik akıl çağında evrene açılmak isteyen insan oğlunun başarısı yada başarısızlığı olacaktır. İşte bu yönünle sorgulamaktadır “Genetik Dönüşüm ve Uzam” serisi….